Duyarlı işletmeler tam olarak zihnimizde oluştuğu anlamıyla ekonomik, çevresel ve sosyal olarak duyarlı hale gelmiş işletmelerdir. Peki Türkiye’de yaygınlaşmasını amaçladığımız “duyarlı işletmeler” yaklaşımına neden ihtiyaç duyarız? Bu işletmeler gelecek nesle daha sürdürülebilir bir yaşam sunulması yönünde önemli bir adım mı?
Genç İşi Kooperatif, İzmir Ticaret Borsası ev sahipliğinde, The Hollings Center for International Dialogue ve Friedrich Ebert Stiftung Türkiye desteğiyle 18–19 Nisan 2019 tarihinde, İzmir’de duyarlı işletmecileri, akademi ve sivil toplum bileşenlerini Duyarlı İşletmeler Konferansı’nda bir araya getirdi.
· Günümüzde keskinleşen sosyal ve ekonomik eşitsizlikler ve aşılan küresel ekolojik sınırlar girift bir maddi ve ahlaki krize yol açmakta.
· Kapitalizmin esas sebebi olduğu, “uygarlık krizi” olarak da tanımlanabilen döngüsel krizler kârı; emeğin, insani değerlerin ve refahın önüne geçirerek bölüşümde eşitsizlikler ortaya çıkarmakta.
· Neoliberal ekonomik sistemin getirdiği özelleştirmeler ve piyasa odaklı politikalar, sosyal darboğazların çözümü yerine kârın ve kârlılığın sürdürülebilirliğine odaklanıyor. Neo-liberalizmin devlete tanımladığı rol ise sosyal darboğazları çözmek için müdahale değil sosyal politikaları alabildiğine kısıtlamak ve piyasaya daha geniş bir alan açmak oluyor.
Sosyal olarak duyarlı işletmeler yerine “sosyal aklama” ile işletmelerde kaçış yolları yaratılıyor.
· Adaletsizlik ve eşitsizlik gelecek kuşaklara taşınıyor ve onlara ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilir olmayan belirsiz bir gelecek sunuluyor.
· Geleneksel kapitalist işletmeler, patron ve işçi/eleman ekseninde hiyerarşik ve çoğu zaman demokratik olmayan ortam sundukları için emek sömürüsünün, uzun çalışma koşullarının ve güvencesiz çalışmanın önü açılıyor.
Bu sorunlara ve tehditlere karşılık alternatif ekonomi modelleri karşımıza çıkıyor. Nasıl daha iyisine ve daha sürdürülebilir olana ulaşırız sorusunun cevabını bu modellerde daha iyi görüyoruz.
· Sosyal kooperatifler, toplumsal olarak dışlanmış grupların güvenceli çalışma yoluyla topluma yeniden dahil edilmesini amaçlar.
· Sosyal kooperatifler, ortaklarını ve çalışanlarını sadece maddi kazanç yönünden değerlendirmezler. Toplumsal yaşama uyum sağlamak, temiz bir çevrede yaşamak, yapılan işte anlam bulmak, sürdürülebilir işlere odaklanmak, yapılan işlerin üyelere ve çalışanlara pozitif olarak geri dönmesi gibi yönlerini de değerlendirirler.
· Sosyal dayanışma ekonomileri, her zaman kooperatifleşmek olmasa da temel olarak bir toplumsal ve ekonomik ihtiyaca karşılık taban örgütlenmesi kurarak sistemin krizlerine karşı çare üretirler (Örneğin: gıda-tarım toplulukları, üretim toplulukları gibi).
Sosyal kooperatifler ve sosyal dayanışma ekonomileri, demokrasiyi iş yerine ve çalışma ortamına dahil ederler.
· Birlikte çalıştığımız insanlar aynı zamanda birlikte yaşadığımız insanlardır. İnsanların iş yerlerinden evlerine olan ulaşımı, yaşadıkları çevre sorunları, bireysel veya kamusal ihtiyaçlar için iş-dışı faaliyetler için zaman ayıramama durumları da iş yerine sirayet eden sorunlardır. Bu gibi etkenler iş yeri verimliliğini, insanca yaşamayı ve çalışmayı etkiler.
· Sosyal dayanışma ekonomileri ihtiyaçlarına yönelik üretim yaptıklarında elde edilen ürünleri ve kazançları demokratik yollarla bölüşürler.
· Demokratik mülkiyet, demokratik işyeri kültürü ve hesap verilebilirlik için karşılıklı olarak yaratıcı bir hareketle farklı kimliklerden ve sosyoekonomik düzeylerden bireylerin bir araya gelerek fikirlerini tartıştığı kolektif çözümler ürettiği uluslararası/ulusal dayanışma ağları sağlanır.
Kooperatifçilik ve sosyal dayanışma ekonomisin gerekliliğinin yanı sıra, “duyarlı işletmeler” dediğimiz bu yaklaşım tam olarak bize ne sağlar? İnsanların hayatlarını nasıl daha iyi hale getirir anlamak adına son sorumuz:
· Duyarlı işletmeler insan haklarını, çalışanların ihtiyaçlarını, adil gelir paylaşımını ve kâr bölüşümünü gözeterek çalışanlara insani çalışma koşulları ve sürdürülebilir bir yaşam sunarlar.
· Çalışma ortamı daha eşitlikçi, katılımcı ve demokratik hale getirilerek, çalışan memnuniyeti artar. Böylelikle iş yeri organizasyon kültüründe iş birliği, hesap verilebilirlik, katılımcılık artarak, yapılan işe verilen değer ve ürünlerin değeri yükselir.
· Duyarlı işletmeler, göz ardı edilmiş ve dışlanmış sosyal kesimleri ekonomik hayata ve topluma katarak yeni iş alanları geliştirirler.
Duyarlı işletmeler insani ve çevresel koşulları ön planla tuttuklarından dolayı, pazar bulma, pazara göre ürün geliştirme ve sermayeyi çekebilme yetenekleri de artar.
· Örneğin sosyal etkisi fazla olan işletmeler daha fazla genç işgücü için başvuru alırlar ve uluslararası ticaret ağları genişler. Mevcut kâr odaklı işletmelere karşı ticaret anlayışında fark yaratırlar.
· Ekonomik krizleri çözmede ve buna karşı dirençli olmada duyarlı olan ve kooperatif modelini örnek alan işletmeler kolaylaştırıcı rol oynarlar. Ekonomi politiğin değişkenliği ve zaman zaman dünyada ve Türkiye’de yaşanılan büyük ekonomik krizler sonrası Almanya’da ve ABD’de olduğu gibi duyarlı olan ve kooperatif modelini örnek alan işletmeler krizlere karşı mevcut kâr odaklı işletmelerden daha fazla direnç göstermişlerdir.
Bu 3 temel sorunun ardından anlıyoruz ki “duyarlı işletmeler” birçok farklı anlamı barındırabilir. Bizler bu duyarlılığın hem işletme hem de toplum açısından faydalı olduğuna inanıyoruz. Sosyal açıdan daha bilinçli bir iş haline gelmek, dünyayı daha iyi bir yer yapmakla kalmaz, aynı zamanda işinizin gelişmesine de yardımcı olur. Adaletsizlik ve eşitsizlikten uzak sürdürülebilir bir yaşam ve insani çalışma koşulları için; daha iyi bir geleceği inşa etmek çin duyarlı işletmelerin gerekliliğini savunuyoruz.
Bu savunu macerasını daha yakından tanımak için Genç İşi Kooperatif web-sayfasına davetlisiniz!