Günümüzün başlıca sorunları olan işsizlik, dışlanma, eşitsizlik, ekonomik krizler, yoksulluk ve küresel iklim değişikliği iş yapma şeklimizi gözden geçirmeyi zorunlu kılıyor.
Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerde geniş toplumsal kesimlerin ihtiyaçları ne piyasa ne de devlet tarafından etkin bir şekilde karşılanabilmektedir.
Bu yeni düşüncenin bir ürünü olarak, toplulukların ve gönüllü örgütlenmelerin ekonomik faaliyetlerini de içeren, günden güne genişleyen Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi’nin bir bileşeni olan sosyal işletmeler ortaya çıkmıştır.
Sosyal ve dayanışma ekonomisi işletmeleri diğer alışılageldik mal ve hizmet tedarik biçimlerini tamamlayıcı niteliktedir. Hassas grupların çalışma hayatına ve sosyal korumaya katılmaları da bu tamamlayıcı niteliğin bir parçasıdır.
Bir taban örgütlenmesi olarak, sosyal ve dayanışma ekonomisi geçtiğimiz yıllar boyunca dünyanın birçok yerinde önemli bir ekonomik etken ve kamu siyasa yapımının konusu haline geldi.
Örneğin, sigorta ve finans sektörü de dahil olmak üzere kooperatiflerin, dünya genelinde 100 milyondan fazla kişiyi istihdam ettiği tahmin edilmektedir.
Avrupa Birliği’nde, şirketlerin yaklaşık %10’u ve toplam istihdamın %6’sının sosyal dayanışma ekonomisi içinde olduğu tahmin edilmektedir.
* Uluslararası Çalışma Örgütü sosyal dayanışma ekonomisi kaynakları temel alınmıştır.