Sosyal kooperatifler, toplumsal olarak dışlanmış grupların güvenceli çalışma yoluyla topluma yeniden dahil edilmesini amaçlarlar (CICOPA, 2004). Sosyal bir kooperatif olan Genç İşi Kooperatif, 2015 yılından bugüne Avrupa Birliği (AB) refah devleti modellerinde sosyal içerme işlevi üstlenen diğer sosyal kooperatiflere birlikte Türkiye’de bu ihtiyaca yönelik alan açılması için uluslararası ağ oluşturma ve yaygınlaştırma çalışmaları yürütmektedir. İncelenerek raporlanan ve ulusal ölçekte yaygınlaştırılan bu çalışmalar arasında: Sivil Düşün AB Programı desteğiyle gerçekleştirilen İtalya, Belçika, İspanya, Hırvatistan dayanışma ağı örnekleri ve Hollings Center işbirligiyle ABD, Tunus, Lübnan dayanışma ağı örnekleri bulunmaktadır.
Genç İşi Kooperatif, toplumsal olarak dışlanan 5 hassas gruba yönelik sosyal kooperatifçilik strateji belgesi üretmiştir. Bu sosyal gruplar arasında: engelliler; ücretsiz ev emekçileri; işsiz ve örgün öğretimde olmayan gençler (NEET); mülteciler; kent çeperinde yerleşik gruplar bulunmaktadır. Üretilen stratejik belgeler, Genç İşi Kooperatif’in konu hakkındaki kurumsal tutumunu ve yöngörüsünü yansıtmaktadır. Bu strateji belgelerinin içerdikleri eğitim, kapasite geliştirme ve savunu faaliyetleri, yurtiçinde ve yurtdışında bulunan sosyal dayanışma ekonomisi ağlarının destekleri ve işbirlikleri sayesinde uygulanacaktır.
Kent çeperlerinde yaşayan topluluklar genellikle bir kente göç yoluyla başka kentlerden gelenlerden ya da bir kent merkezinden çeperlere taşınmak zorunda kalan dezavantajlı kişilerden oluşmaktadır. Kent merkezlerinde yoğunlaşan kentsel dönüşüm ve soylulaştırma projeleri dolayısıyla, gecekondu ya da dezavantajlı mahallelerde yaşayan kent yoksulları kent çeperlerine itilerek, yoksulluk başta olmak üzere pek çok kültürel,sosyal ve ekonomik yoksunlukla mücadele etmek zorunda bırakılmışlardır (Demirli, Ultav ve Demirtaş-Milz, 2015). Toplumsal dışlanmışlık, sosyal ve yerel hizmetlerin etkin bir biçimde kent çeperlerindeki mahallelere ulaşamaması ve bunun gibi olumsuz koşullardan dolayı madde bağımlılığı ve şiddet olayları kent çeperlerinde ortaya çıkabilmektedir (İçmeli, 2012). Yeni kentsel atmosferin altyapısı, kent çeperlerine inşa edilen toplu konutlar oluşturularak hazırlanmaktadır. Kent çeperlerine inşa edilen toplu konut alanlarında da kent merkezinde yaşanan yoksulluk ve yoksunluk durumları oluşmaktadır. Şiddet gibi ortaya çıkan suçsal olaylarla güvenlik sorunlarının yaşandığı kentsel çeper mahallelerde (Erman ve Eken, 2004), devletin sunduğu olanakların insanlara ulaşması için alternatif çözümler geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kent yoksulluğuyla mücadelenin yolu, kent çeperlerinde yaşayanların ekonomik ve sosyal açıdan gelişimine imkan tanıyacak politika önerilerinin geliştirilmesi ve uygulamaya yönelik çalışmaların gerçekleştirilmesidir.
Kent çeperlerinde meydana gelen kentsel yoksulluğu anlayabilmek için birey ölçeğinde çözümleme yapmak yardımcı olacaktır. Bu bakımdan kentsel yoksulluğun bireyler üzerindeki uzanımları şu şekilde sıralanabilir: fiziksel zayıflık; kronik hastalık; kritik hizmetlere erişim eksikliği; bilgi eksikliği; kaynaklar üzerinde sınırlı kontrol; daha yüksek bir sosyal ve ekonomik güç tarafından sömürüye maruz bırakılma; ani strese ve aşırı tehdide açıklık; değişen koşullar karşısında güvensizlik hissi; özsaygı ve insani onur erozyonu; sosyal ve kültürel ötekileşme (Baloğlu, 2004, s.233). Kent yoksulluğunun getirdiği çıkmazlara yönelik genel ilkeler üzerinde anlayış kazanmak ve yoksulluğu gidermeye yönelik sosyal programlarının ayrıntılarını irdelemek, başarı elde etmek için önemli bir yol olarak görünmektedir (Birchall ve Simmons, 2009).
Kent çeperlerinde yaşayan sosyal gruplar, sosyal kooperatifler kurarak ekonomik refah düzeylerini artırabilirler. Ancak, bu yönde atılacak adımların başında yerel yönetim işbirliğinin doğrudan, merkezi yönetim desteğinin ise dolaylı olarak sağlanması gerekmektedir. Mevcut koşullara yönelik bir kooperatifleşme tahayyülü şu şekilde açıklanabilir:
Sonuç olarak kent çeperlerinde meydana gelen yoksulluğun ve çeşitli yoksunluk durumlarının azaltılması için sosyal kooperatif modeli olağan iktidar ve tahakküm ilişkilerini dönüştürmek için bir araç olacaktır. Devlet dışı ve özerk işletmeler olan sosyal kooperatiflerin evrensel ilkelerine (CICOPA, 2004) hukuken ve fiilen uyulması, yerel yönetimlerin olası tahakkümcü davranışını engelleyebilir. Bunun için gerekli olan güçlü yerel sahiplik, acil/akut toplumsal ihtiyaçların sosyal kooperatif tarafından karşılanması ile mümkün olacaktır.